Padişahın biri sarayında otururken, dışarıdan sesler gelmiş; ”güzel elmalarım var!”
Bakmış, yaşlı birisi at arabasında elma satıyor. Etrafında müşteriler…
Kralın canı elma çekmiş ve baş vezirini çağırmış; -Al sana beş altın, koş bana elma al.
Baş vezir, vezirlerden birisini çağırmış; -Al sana dört altın, koş elma al.
Vezir saray görevlilerinden birisini çağırmış; -Al sana üç altın, koş elma al.
Saray görevlisi muhafız komutanını çağırmış; -Al sana iki altın, koş elma al.
Komutan nöbetçiyi çağırmış; -Al sana bir altın, koş elma al.
Nöbetçi asker çıkmış yaşlı ihtiyarı yakasından tutmuş ve -Hey sen, ne bağırıyorsun? Burası han mı, yoksa saray mı? Defol buradan. Arabana da elmalara da el koyuyorum.
Nöbetçi, muhafız komutanına dönmüş; -İşte amirim, iyi dalavere çevirdim. Bir altına yarım araba elma.
Komutan saray görevlisine dönmüş; -İşte, iki altına bir çuval elma.
Saray görevlisi vezire dönmüş; -İşte, üç altına bir torba elma.
Vezir, baş vezire dönmüş; -İşte, dört altına yarım torba elma.
Baş vezir kralın huzuruna çıkmış; -İşte devletlü padişahım, emrettiğiniz gibi. Buyurun hünkarım beş elma.
Padişah oturmuş taht odasında ve düşünmüş; “Beş elma-beş altın. Bir elma-bir altın ve halk elmalara hücum ediyor. Demek ki vatandaşın durumu çok iyi… O halde vergileri tez artırmak lazım.