Fıkra : Delinin biri bir gün doktoruna gider ve iyileştiğini söyleyerek serbest bıraklımasını ister. Bunun üzerine doktor:
-Sana bir soru sorucağım doğru bilirsen burdan çıkarsın. Deli:
-Peki anlaştık sor sorunu. Doktor:
-Sen 10 katlı bir binanın tepesine çıksan bende aşağıda bir bardak su tutsam.Şimdi aşağıya atlar mısın atlamaz mısın? Deli:
-Niye atlayım ben delimiyim der? Doktor içinden adamın gerçekten iyileştiğini düşünür ve neden diye sorar. Deli:
-Ya bardağı çekersen : ))
Doktor,akıl hastasına sorar:
-Bir kulağını kessem ne olur?
-Canım yanar.
-Ya iki kulağını kessem ne olur?
-O zaman iyi göremem.
-Peki ama niçin?
-Niçini varmı canım, iki kulağımı da kesersen gözlüğümü nereye takacağım?
Delinin biri bir gün balkondan aşağı olta sarkıtmış, yoldan geçen biriyse adama sormuş:
– Kaç balık tuttun?
Deli ise adama:
– Deli misin be adam! Burada balık ne arar.
Delinin biri sokak duvarında oturmuş ve elindeki oltayı sokağa doğru sarkıtmış..Yoldan gelip geçenler şaşkın bi şekilde sorular soruyormuş..
– Orda ne yapıyorsun sen ? Yoksa Balık Mı Tutuyorsun..
– Evet demiş deli
– Tutabildin mi bari hiç ?
– Tutuyorum tabi senle beraber 23 tane oldu..demiş
Bir gün deli hastanesinde doktorlar hastaları taburcu etmek için karar alırlar ve hastaları toplarlar..Doktorun biri duvara kapı resmi çizer ve hastalar o odaya götürülür..Hastalar içeriye girdikten sonra hemen kapıya koşarlar..Hepsı kapıyı açmaya calışırlar, delilerden biride onları izleyerek kahkaha atar..doktorlar bunun iyileştiğini zaneder ve yanına gidip deliye sorarlar:
– Sen niye kapıyı açmıyorsun?
deli cevap verir:
– Çünkü kapının anahtarı bende:)
Akıl hastanesinde bir deli öteki deli arkadaşına : “Ben bir roman yazdım, al oku bakalım beğenecek misin” demiş..ve kendisine kalınca bir kitap vermiş..Öteki deli bir hafta boyunca okumuş romanı..Sonunda arkadaşı deliye:
– Romanın çok ilginç, demiş; yalnız biraz kalabalık, çok isim var içinde.
Kitabı veren deli:
– Al, demiş, ikinci cildini de oku..
Ve kalınca bir kitap daha vermiş..
Yine aradan bir zaman geçmiş. Romanın ikinci cildini de alan deli:
– Bunu da okudum, demiş; gerçekten çok ilginç ama, bu da çok kalabalık; çok isim var içinde..
O sırada akıl hastanesinin doktoru gelmiş üstlerine:
– Verin bakayım, demiş, o telefon rehberlerini. Ne zaman aldınız bunları; ben de kaç gündür onları arıyordum..
Adamın lastiği tam tımarhanenin önünde patlamış, kaldırıma ancak yanaşabilmiş. Sonraki işlem malum… Kriko, stepne, bijon anahtarı derken, bir de bunların yanına talihsizlik eklenince, söktüğü 4 adet bijon yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer.
Mazgal açılır gibi değil, bijonlar görünür gibi değil. Talihsiz sürücü bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresiz duygular içinde kaderiyle baş başa, kaldırıma çöker.
Olayı en başından beri tımarhanenin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir deli, ‘’çaresiz adam’’ın halini bir süre daha acıyarak izledikten sonra seslenir;
Ulan salaaak! Sen ne yapıyorsun orda öyle?
Sorma birader, lastik patladı ve değiştirirken bijonları mazgala düşürdüm.
Düşündüğün şeye bak! Sök öbür lastiklerden birer tane, sök hepsi 3 bijonlu olsun.
Adam bir lastiklere bakar bir de deliye ve sanki aklına birden bir fikir gelmiş gibi işe girişir. Her şeyi tamamlayıp bagaj kapağını kapatan sürücünün aklı deliye takılır.
Arabasına binmeden evvel ona seslenir:
Yahu birader! Bu kadar zekan varken seni o tımarhaneye neden tıktılar ?
Ulan salak! Biz burada delilikten yatıyoruz, salaklıktan değil.