80 yaşındaki dede eşine;
Gençliğimizdeki flört günlerimizi hatırlıyor musun ? demiş özlemle…
Nine de evet çok özledim deyince, dede yarın ilk buluştuğumuz yerde buluşup sevgiliyken yaptığımız şeyleri yapalım demiş.
Birbirlerine randevu saati vermişler gençliğe dönüş için buluşmak üzere.
Ertesi gün dede randevu yerine saatinden önce büyük bir heyecanla gelmiş ve beklemeye başlamış.
Saatlerce beklemiş ama bakmış ki nine yok.
Eve gelince bir bakmış ki; Nine ağlıyor…
Ne oldu, neden buluşmaya gelmedin? demiş dede.
Nine’de, “Ne olacak aşkım, annem yollamadı”.
Sevdiği kıza kavuşamadığı için çekip gitmek isteyen gence Bilge sorar:
– Mecnun Leyla’ sından vazgeçti mi ?
– Hayır.
– Kerem ateşten kaçtı mı ?
– Hayır.
– Ferhat dağları delmekten korktu mu ?
– Hayır.
– Ya Kocadağlı Ahmet ?
Bir süre susup düşündükten sonra genç :
– Onu hiç duymadım ki efendim, deyince
Bilge :
– Tabi duymazsın, o vazgeçti… 🙂
Genç
kız, sevgilisine telefon açmış… – ‘Tankut,’ demiş, ‘seni çok
arzuluyorum, geceleri uyku uyuyamıyorum. Ne olur bu hafta sonu bize
yemeğe gel. Seni annem-babamla tanıştırayım. Sonra benim odamda ders
çalışıyor gibi yaparız ‘ Tankut ömründe hiçbir kızla yan yana gelmemiş , toy bir… delikanlı… Bir eczaneye gitmiş… Babacan eczacıya; ‘Bu hafta
sonu önce bir aile yemeği, peşinden ateşli bir aşk yaşayacağım’ demiş,
‘Bu yüzden iyisinden bir kutu gerekenden istiyorum…’ Babacan eczacı
kutuları vermiş, oğlanın sırtını sıvazlayıp yolcu etmiş… Tankut hafta
sonunda bir büyük buket çiçekle kızın evinin kapısını çalmış… Genç kız
kapıyı açmış. Tankut’u doğrudan yemeğe almış… Delikanlı çok mahçup
biçimde masaya oturmuş. Kızın ana-babasının yüzüne şöyle bir baktıktan
sonra başını önüne eğmiş… Başlamış dua etmeye… Ancak dua bir türlü
bitmiyor… Kız sonunda dayanamamış, fısıltıyla: – ‘Ben senin bu kadar
dindar olduğunu hiç bilmiyordum Tankut,’ demiş… Tankut adeta inlemiş: –
‘Ben de babanın eczacı olduğunu…
Bir kadınla bir adam ayrı ,ayrı arabalarında giderlerken çarpışırlar. İkisinin de arabası mahvolur ama şans eseri ikisi de hiç yara almadan kurtulur. Arabalarından sürünerek çıkarlar ve kadın adama bakıp:
– Çok ilginç! Sen erkeksin ben de kadın. Arabalarımız mahvoldu ama ikimize de hiçbir şey olmadı. Bu belki de tanışıp, dost olup, hayatimizin sonuna kadar huzur içinde birlikte yasamamız için bir işarettir,’ der.
Müthiş heyecanlanan adam:
– Evet, galiba haklisin,’ diye cevap verir şaşkınlıkla. Kadın :
– Bak, arabam hurdaya döndü ama bir şişe şarap sapasağlam. Bu kesin bir işaret. Bu şarabı içip şansımızı kutlamalıyız,’ diye devam eder ve şarap şişesini adama uzatır. Adam şişeyi alır, açar ve yarısını içip kadına verir. Kadın hemen şişenin mantarını kapatıp adama geri uzatır. Bunun üstüne adam sorar:
– Sen içmeyecek misin? Kadın cevap verir :
– Hayır, ben polisi bekleyeceğim!
İki zengin adam yaklaşan sevgililer günü’nde sevgililerine ne alacaklarını bilmemektedirler.
Adamlar o kadar zengin ki her şeyleri var ve alacak bir şey kalmamış.
Ellerinde de çiçekle gitmek istemiyorlar.
Bunun üzerine yoldan geçen fakir bir adama :
‘’Sevgililer günü’nde sevgilimize ne alalım sence?’’ diye sorarlar.
Fakir adam:
‘’Ben külot alırım’’ der.
Bunun üzerine adamlar sorar:
Neden?
Fakir adam:
Giyerken o sevinir çıkarınca da ben.